27 Şubat 2018 Salı

Endüstri 4.0 İle Lojistiğin 7 Doğrusu Yeniden Tanımlanıyor Sanayide Endüstri 4.0 kapsamında küresel ölçekli bir dönüşüm süreci yaşanıyor. Bu dönüşüm sürecinin etkileri lojistik sektöründe de her geçen gün daha yoğun bir şekilde hissediliyor. UTİKAD olarak yer aldığımız hemen hemen her platformda lojistik sektörünün geleceğini ve Endüstri 4.0’ın lojistik sektörüne muhtemel etkilerini konuşuyoruz. Endüstri 4.0, lojistiğin 7 doğrusu olarak adlandırılan doğru ürünün, doğru miktarda, doğru biçimde, doğru zamanda, doğru kaynaktan, doğru yolla ve doğru fiyata sağlanması süreçlerinin tümünü ayrı ayrı etkileyecek bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü Endüstri 4.0’ın temelinde tüm süreçlerin birbiri ile gerçek zamanlı iletişim halinde olması esası yatıyor. Aslında lojistiğin 7 doğrusu değişmiyor ancak niteliksel açıdan lojistiğin yedi doğrusunun her birine yeni anlamlar yükleniyor. Bu yedi doğru; verimlilik, optimizasyon, hız ve zamanlama ekseninde yeniden tanımlanıyor. Örneğin “doğru zamanda” ile kastedilen yalnızca teslimat anı olmaktan çıkarak tüm sürecin izlenebilirliği anlamına gelmeye başlıyor; üstelik bu izlenebilirlik müşterinin yükünü eşzamanlı takibi gibi esnek bir talebini de yerine getirme anlamını barındırıyor. Endüstri 4.0 ile deneyimlediğimiz dönüşüm sürecini Türkiye özelinde değerlendirirsek; ülkemizdeki lojistik hizmet sunan her firmanın Endüstri 4.0 gereklilikleri çerçevesinde hizmet sunmaya hazır olduğunu söylemek henüz mümkün değil. Ancak sektörün önde gelen firmalarının bu sürece hazırlık mahiyetinde önemli yatırımları olduğu da bilinen bir gerçek. Akıllı depo yatırımları, bilişim ve iletişim sistemlerine yönelik yapılan yatırımlar ve Lojistik 4.0 paralelinde diğer altyapı gereksinimleri, sektörün öncüsü diyebileceğimiz firmalar tarafından halihazırda yerine getiriliyor. Türkiye’nin özellikle e-lojistik alanında gelecek açısından taşıdığı potansiyeli gözlemlediğimizde; öncelikle tespitini yapmamız gereken durum, ülkemizin lojistik sektöründeki bilgi birikiminin ve yetişmiş insan gücünün oldukça yeterli seviyede olduğudur. Sektörümüzde her biri kendini dünya vatandaşı olarak gören, küresel gelişmeleri takip eden ve gelişime açık yöneticiler ile geleceğin yönetici adayları görevlerini başarıyla sürdürmektedir. Lojistik sektöründe böylesi önemli ve kalifiye bir işgücü kaynağı ülkemiz için önemli bir şanstır. Akıllı sistemlerin lojistik sektörüne adapte edilmesine yönelik gelişmeleri yurt içi ve yurtdışı olarak ayırt ederek değerlendirmektense dünyadaki bilişim sektöründe ve teknoloji alanındaki gelişimlerin tüm dünyadaki lojistik sektörünü nasıl etkilediğini incelemek daha faydalı olacaktır. İnsan müdahalesinden arındırılmış ya da daha doğru bir ifadeyle, insan müdahalesinin azamiye indirgendiği lojistik süreçlerin daha az hata ile tamamlanacağını öngörmek zor değil. Nesnelerin İnterneti ile artık sistemler birbirleri ile herhangi bir aracı olmadan iletişim kurabiliyor. Bu süreç, iş yapış şekillerimizi derinden etkileyecek ve bu değişimi kısa ve orta vadede deneyimleyeceğiz. Müşterilerin talepleri ile şekillenen, zamana duyarlı tedarik süreçleri ile stoklama, depolama ve dağıtım ağlarının yapısında değişimler gözlemleyeceğiz. Tedarik süreçlerindeki müşteri taleplerinin yerine getirilmesi ile firmalar birbirinden farklılaşarak bu alanda rekabet eder hale gelecekler. Vardiya ve herhangi bir personel istihdamı söz konusu olmadan 24 saat çalışabilecek otomatize olmuş, soğutma ve ısıtma sistemleri gereksinimi olmayan karanlık depolar ile lojistik hizmet talebinde bulunanlar zaman baskısı ile karşılaşmadan bu hizmetten yararlanabilecek. Bu ve benzeri süreçler ile sunulan lojistik faaliyetlerin hacminde artış, mümkün olmaktan da öte doğal bir sonuç olacaktır. Bu noktada Türk lojistik sektörünün de araştırma ve geliştirme çalışmalarına gereken önemi vermesi, dünyadaki gelişmeler paralelinde ve küresel standartlarda hizmet vermeyi ilke edinmiş olması gerekiyor. Otonom araçlar, kaptansız gemiler, otomasyona sahip depolar, drone’lar ile teslimatlar artık günümüzün gerçeği haline dönüşmüş durumda. Lojistik firmaları bu değişime ayak uydurmalı. UTİKAD olarak yer aldığımız her platformda bu konuya dikkat çekiyoruz. Sektörümüze bizleri bekleyen bu yeni süreçte de destek olabilmek için çalışmalarımız devam edecek. Kaynak:http://ift.tt/2gVtzBP

Sanayide Endüstri 4.0 kapsamında küresel ölçekli bir dönüşüm süreci yaşanıyor. Bu dönüşüm sürecinin etkileri lojistik sektöründe de her geçen gün daha yoğun bir şekilde hissediliyor.

UTİKAD olarak yer aldığımız hemen hemen her platformda lojistik sektörünün geleceğini ve Endüstri 4.0’ın lojistik sektörüne muhtemel etkilerini konuşuyoruz. Endüstri 4.0, lojistiğin 7 doğrusu olarak adlandırılan doğru ürünün, doğru miktarda, doğru biçimde, doğru zamanda, doğru kaynaktan, doğru yolla ve doğru fiyata sağlanması süreçlerinin tümünü ayrı ayrı etkileyecek bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü Endüstri 4.0’ın temelinde tüm süreçlerin birbiri ile gerçek zamanlı iletişim halinde olması esası yatıyor. Aslında lojistiğin 7 doğrusu değişmiyor ancak niteliksel açıdan lojistiğin yedi doğrusunun her birine yeni anlamlar yükleniyor. Bu yedi doğru; verimlilik, optimizasyon, hız ve zamanlama ekseninde yeniden tanımlanıyor. Örneğin “doğru zamanda” ile kastedilen yalnızca teslimat anı olmaktan çıkarak tüm sürecin izlenebilirliği anlamına gelmeye başlıyor; üstelik bu izlenebilirlik müşterinin yükünü eşzamanlı takibi gibi esnek bir talebini de yerine getirme anlamını barındırıyor.

Endüstri 4.0 ile deneyimlediğimiz dönüşüm sürecini Türkiye özelinde değerlendirirsek; ülkemizdeki lojistik hizmet sunan her firmanın Endüstri 4.0 gereklilikleri çerçevesinde hizmet sunmaya hazır olduğunu söylemek henüz mümkün değil. Ancak sektörün önde gelen firmalarının bu sürece hazırlık mahiyetinde önemli yatırımları olduğu da bilinen bir gerçek. Akıllı depo yatırımları, bilişim ve iletişim sistemlerine yönelik yapılan yatırımlar ve Lojistik 4.0 paralelinde diğer altyapı gereksinimleri, sektörün öncüsü diyebileceğimiz firmalar tarafından halihazırda yerine getiriliyor.

Türkiye’nin özellikle e-lojistik alanında gelecek açısından taşıdığı potansiyeli gözlemlediğimizde; öncelikle tespitini yapmamız gereken durum, ülkemizin lojistik sektöründeki bilgi birikiminin ve yetişmiş insan gücünün oldukça yeterli seviyede olduğudur. Sektörümüzde her biri kendini dünya vatandaşı olarak gören, küresel gelişmeleri takip eden ve gelişime açık yöneticiler ile geleceğin yönetici adayları görevlerini başarıyla sürdürmektedir. Lojistik sektöründe böylesi önemli ve kalifiye bir işgücü kaynağı ülkemiz için önemli bir şanstır.

Akıllı sistemlerin lojistik sektörüne adapte edilmesine yönelik gelişmeleri yurt içi ve yurtdışı olarak ayırt ederek değerlendirmektense dünyadaki bilişim sektöründe ve teknoloji alanındaki gelişimlerin tüm dünyadaki lojistik sektörünü nasıl etkilediğini incelemek daha faydalı olacaktır. İnsan müdahalesinden arındırılmış ya da daha doğru bir ifadeyle, insan müdahalesinin azamiye indirgendiği lojistik süreçlerin daha az hata ile tamamlanacağını öngörmek zor değil. Nesnelerin İnterneti ile artık sistemler birbirleri ile herhangi bir aracı olmadan iletişim kurabiliyor. Bu süreç, iş yapış şekillerimizi derinden etkileyecek ve bu değişimi kısa ve orta vadede deneyimleyeceğiz. Müşterilerin talepleri ile şekillenen, zamana duyarlı tedarik süreçleri ile stoklama, depolama ve dağıtım ağlarının yapısında değişimler gözlemleyeceğiz. Tedarik süreçlerindeki müşteri taleplerinin yerine getirilmesi ile firmalar birbirinden farklılaşarak bu alanda rekabet eder hale gelecekler. Vardiya ve herhangi bir personel istihdamı söz konusu olmadan 24 saat çalışabilecek otomatize olmuş, soğutma ve ısıtma sistemleri gereksinimi olmayan karanlık depolar ile lojistik hizmet talebinde bulunanlar zaman baskısı ile karşılaşmadan bu hizmetten yararlanabilecek. Bu ve benzeri süreçler ile sunulan lojistik faaliyetlerin hacminde artış, mümkün olmaktan da öte doğal bir sonuç olacaktır.

Bu noktada Türk lojistik sektörünün de araştırma ve geliştirme çalışmalarına gereken önemi vermesi, dünyadaki gelişmeler paralelinde ve küresel standartlarda hizmet vermeyi ilke edinmiş olması gerekiyor. Otonom araçlar, kaptansız gemiler, otomasyona sahip depolar, drone’lar ile teslimatlar artık günümüzün gerçeği haline dönüşmüş durumda. Lojistik firmaları bu değişime ayak uydurmalı. UTİKAD olarak yer aldığımız her platformda bu konuya dikkat çekiyoruz. Sektörümüze bizleri bekleyen bu yeni süreçte de destek olabilmek için çalışmalarımız devam edecek.

Kaynak:http://ift.tt/2gVtzBP



from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2ColvGf
via IFTTT

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder